Mahir ODABAŞI

Rüya aleminde ölümünüz

Mahir ODABAŞI

Moraliniz bozuk, canınız sıkkın, ‘bıktım bu hayattan, yaşamak istemiyorum‘ diye içinizden geçiriyorsunuz ve yalnız kalmak istiyorsunuz. İşte tam bu zamanda hemen elinizi yüzünüzü hatta kollarınızı, ayaklarınızı soğuk su ile yıkayın. Yatak odanıza geçip yatağınıza uzanın. Yorganı üzerinize çekip, gözlerinizi kapayın ve rüya âlemine doğru yolculuğa başlayın. Kamera karşısında kendi ölümünüzü izleyin.

Hiç beklemediğiniz surette Azrail geldi canınızı aldı. Önce hastane morguna götürüldünüz. Mahalle camisinden hüzünlü hüzünlü salanız verilmeye başlandı. Evinize eş dost akın akın doluyor. Sevdikleriniz gözyaşlarına boğuluyor. Hastane morgunda görevliler yıkama hazırlığı yapıyor. Üzerinizdeki giysileri makasla kesip çöpe atıyorlar. Suyu sabunu hazırlayıp son bir defa gusül abdesti aldırarak kefenlemeye başladılar. ‘O da ne, ayakları anladık ya başımı da kefenleyip bağlıyorlar. Ben nasıl nefes alacağım? Durun yapmayın’ demek istiyorsunuz ama nafile. Ses çıkmıyor. Görevliler de hiç takmıyor. Tabuta yerleştirdiler. Üzerine de ‘’Her nefis ölümü tadacaktır’’ ayetinin olduğu yeşil örtüyü ve birde ceketi örttüler.

Oradan alıp son bir defa helallik için acı tatlı hatıralarının geçtiği evine doğru konvoy halinde götürmeye başladılar. Evinizin önüne gelince bir çığlık koptu. Eşiniz, çocuklarınız ‘’Babam, babam! Bizi bırakıp nereye gidiyorsun?’’ diye ağıt yakarken, anneniz ‘’Yavrum! Yavrum!’’ diye yeri göğü inletiyor. Babanız metanetini korumaya çalışarak acısını içine akıtıyor. Sevenleriniz gözyaşlarına hâkim olamıyor. Son bir defa görmek isteyenler için tabutunuz açıldı. Başınızdaki düğüm çözüldü. ‘Oh bir daha kapatmayacaklar’ diye sevindiniz. O da ne, üç beş dakika sonra tekrar düğümlendi. Tabutun kapağı kapatıldı. Mahalle imamı sizin adınıza komşulara ‘’Komşular! Aramızdan ayrılan bu merhuma hakkınızı helal ediyor musunuz?’’ diye üç defa sormaya başladı. Çoğunluk ‘’Helal olsun’’ derken aradan bir iki kişi ‘’Helal etmiyorum, hesap günü görüşeceğiz’’ dedi.  Sizi sevenler üzerine yürüdü ama yapacak bir şey yok. ‘’Eyvah! Ne olacak şimdi! Dile gelip eline ayağına sarılıp helallik istesem, ona da imkânım yok.’’

Musalla taşında bir namazlık saltanat sürmek üzere mahalle camisine doğru yine konvoy halinde yolculuğunuz başladı. Kalabalık bir cemaat namazınızı kıldı. Tekrar helallik alınıp aile mezarlığına doğru yolcusunuz. İşin ciddiyetini anladınız. Yaşam sürdüğünüz dönem içinde başkalarının bilmediği ama sizin vicdanınızı rahatsız eden tüm amelleriniz önünüzden sinema şeridi gibi geçmeye başladı… Eyvah! Biraz sonra suali başlarsa ben ne yapacağım, diye paniklemeye başladınız. Korkuyla ‘’Durun! Aceleniz ne, yavaş yavaş gidin’’ diye bağırmak istiyorsunuz ama yine nafile. Çünkü cenaze hızlı gider yerine…

Mezarlığa ulaştınız. Size özel kabriniz hazırlanmış. Ebedi istirahatgâhınıza tevdi etmek üzere tabutunuzun kapağını açıyorlar. Bir tarafta mezar görevlisi diğer tarafta kardeşiniz sizi kabir içinde karşılıyor. Etraftaki ufak tefek tezekleri de toplayarak incitmeden yerleştirdiler. İmam Efendi, ‘’Mevtanın yönünü hafiften kıbleye doğru çevirin’’ diye seslendi. Bu arada ‘’Ayak ve başuçlarındaki düğümü de açın’’ diye uyardı. Bunu duyunca ‘’Oh! En azından nefes alabilirim’’ derken o da ne, üzerinize kalaslar yerleştirilip hemen toprak atılmaya başlandı. ‘’Ne yapıyorsunuz? Ben ne yapacağım burada? Üzerimi niye kapatıyorsunuz?’’ diye çığlıklar atmaya çalışıyorsunuz ama bir türlü sesiniz çıkmıyor… Bu arada imamlar Yasin okumaya başladı bile… Dünyada iken arada bir denk geldiğiniz defin merasimini hatırlayınca, ‘’Eyvah! Okuma bitince herkes çekip gidecek. Münker Nekir melekleri gelip suale başlayınca ben ne edecek?’’ tam bunalmışken o anda korku ile uyandınız. Ama etkisinden kendinizi kurtaramadınız. ‘’Çok şükür ölmedim, gördüklerim kâbusmuş yaşıyorum…’’ diye haykırmak geldi içinizden…

O an evinizde bulunan eşinize, çocuklarınıza sımsıkı sarılıyorsunuz ama onlarda ne olduğuna anlam veremiyorlar. ‘’Hayırdır babamızda bu değişiklik nedir’’ diye meraklandılar… Rüyanızı anlatıyorsunuz ve kendi kendinize ‘’Yaşadıklarım iyi ki bir rüya imiş -rabbim belki bana bir uyarı verdi- aile efradını bir başka seveceğim. Hakka hukuka adalete en ince noktasına kadar dikkat edeceğim. Dünya menfaati için insanları kırmamaya özen göstereceğim…’’ diye iç dünyanızda mırıldanıyorsunuz… Hadi geçmiş olsun, tövbeniz makbul ve daim olsun…

KABİRDE İLK GECE
Salası verildi, namazı kılındı,
Helallik alındı, kabre konuldu,
Yasin-i Şerif okundu, cemaat dağıldı,
İmam Efendi ayrıntıyla telkini sundu
Sesi duyunca, imam hep kalacak sandı
İmam da kabirden ayrılınca bu ümit söndü
Dünya’da çok korkardı yalnız kalmaktan
Ya kabirde, nasıl geçecek bu uzun zaman?
Kendi kendine endişe ile hayal kurarken,
Münker-Nekir geldi. Tak! Tak! Hadi uyan!
Sonra ‘’Hoş geldin’’ dediler, korkutmadan
Kabirde mutlak sorgu sual var denilmişti,
Bak şimdi hepsi gerçek olacak, ayan beyan,
Haydi, başlayalım suale geçmeden zaman,
Men rabbüke? Vema dinüke? Vema kitabüke?
Vemen nebiyyüke?..................... Ya fülan!
Rabbim Allah, dinim İslam, kitabım Kuran,
Peygamberim Hz. Muhammed Mustafa’m
İçinden dedi, pek de zor değilmiş sorulan
Melekler şöyle bir baktı gülümseyerek,
Ve dediler, haydi çok geçmiş olsun,
Kabrin Cennetten bir bahçe olsun,
Kıyamete kadar buralarda oyalanırsın
Kabirde ilk geceyi sen kolayca atlattın,
Darısı eşine, dostuna ve sevdiklerine olsun
Gelecek hesaplarda Allah yardımcın olsun
Şimdilik Allah’a ısmarladık selametle kalasın.

Yazarın Diğer Yazıları