Müftü Bey, Gaziantep’e atanınca baki eser kalması adına şehre Diyanet Dini İhtisas Kursu Merkezi kazandırmak ister. Bunun için bre bismillah diyerek silsile yoluyla koyulur yola. Niyet halis olursa muhtemel ki akıbette bir şekilde hayra tebdil olur.
Bu noktada bir toplantıda eski bakan şimdi belediye başkanı olan Fatma Şahin Hanım’dan yer ister ama bir türlü meramını tam anlatamaz. Lakin Müftü Bey bu kadim şehre bu güzel eseri kazandırmak adına vazgeçmez. Toplantıda;
‘’Sayın Başkanım, sizler bizden mahallenizdeki camilerde güzel sesli, kıratı da güzel olan hoca efendiler istiyorsanız, (her cemaat bunu arzu eder) bu eser için yer vermeniz gerekir. Aksi takdirde eldeki imkânlarla bu talebinizi tam karşılayamayız’’ deyince, Başkan: ’’Hocam, toplantı sonrası yüz yüze görüşelim’’ der. Bu söylem işlerin yoluna gireceği manasına gelmektedir.
Toplantı sonrası belediye başkanı ile yüz yüze görüşmede Müftü Bey başkana ayrıntılı olarak bilgi sunar. Bu sunum başkanın hoşuna gider ve ‘’Hocam, sizin hayalinizdeki bu güzel eser için orası yetmez. Ben size daha büyük olan falan yeri vereyim’’ der. Hemen orayı bu hizmet için tahsis eder. Bu duruma Müftü Bey sevinir ama bir an önce eserin ayağa kalkması için daha çok sorumluluk doğmuştur. Çünkü belediye görevini yapmış sıra kendine gelmiştir. Bunun için en kestirme yoldan bu işi nasıl tamamlarım diye kafa yormaya tabiri caizse rüyalarda bile hesap kitap yapmaya başlamıştır. Zaten bir insan hayal ettiğini rüyada devam ettirmezse o hayal biraz zor gerçekleşir. Çünkü hayalin rüyalara girmesi samimiyetin bir tezahürüdür.
Gaziantep’te hayırsever zengin bir iş adamı vardır ama sadece cami, Kuran Kursu yapar. Onun dışına pek sıcak bakmaz. Daha doğrusu kabul etmez. Şimdi sıra bu hayırseveri ikna etmeye gelmiştir. Onun için randevu alır ziyaretine gider. Ben buralı değilim yarın çeker giderim ama ilinize böyle bir eserin kazandırılması halinde buradan daha bilinçli, liyakatli, etkili, yetkili, güzel kıratlı, güzel sesli görevlilerin çıkacağını ve bunların görev mahallinde daha yetkin olacağını bahisle kendisinin hesabına sevap geleceğini A’dan Z’ye anlatır. Bu güzel izahat karşısında hayırsever vatandaş biraz yumuşar. İşlerini takip eden damatlarını çağırır. Durum onlara da izah edilir. Onlar da onaylayınca hayırsever bu güzel eseri yaptırmayı kabullenir. Eser kısa zamanda tamamlanır.
Dini İhtisas Merkezi tamamlanır. Müftü Bey hayırseveri alır derslerin yapıldığı sınıflara götürür. Orada eğitim alan kursiyerleri görünce hoşuna gider. Ve Müftü Bey’e dönüp ‘’Hocam, Allah senden razı olsun. İyi ki vesile oldun’’ der. Bu arada, parası olan samimi verdiği maldan vesile olan da ihlasla koşturmadan sevap kazanır diyelim mi? ‘Evet’
Vesselam, internetten yaptığım araştırmaya göre Gaziantep Hacı Ahmet Ziylan İhtisas Merkezi hizmete devam etmektedir. Rabbim yapan ve vesile olanlardan razı olsun. Darısı Osmancık’a… İster Adatepe’ye isterseniz D-100 kara yolu kenarında Koyunbaba Türbesi gölgesinde olan Arafat Tepesine, ne dersiniz ey Osmancıklılar yakışır mı? (Bu arada MEB Hizmetiçi de harika olur. Çünkü tarihi ve güzellikleri ile bunu kaldırabilecek konumdadır) Bize düşen arz etmek. Belki de gün gelir nasip olur görmek…
*
Ahmet Hoca’nın en güzel özelliklerinden biri de tanısın tanımasın ayrımsız davetlere icabet etmeye veya müsait olmadığında telefonla arayıp ‘’İnşallah bir gün gelirim’’ demeye gayret etmesidir. Bu da gönüllerde taht kurmanın en kestirme yollarındandır.
Müftü Bey Ankara’da görev yaparken sıradan bir memur özel kaleme öylesine (zaten gelmez diye) sünnet davetiyesi bırakır. Müftü Bey’de eşini alır davete icabet eder. O memur o kadar mutlu olur ki, anlatılamaz. Çünkü bekledikleri değil hiç beklemediği bir üst amir iştirak etmiştir. Aradan yıllar geçmesine rağmen arada vefa adına Müftü Bey’i arar hal hatır sorar. Ne güzel demi?
Müftü Bey hakkında birkaç makale kaleme aldıktan sonra hangi din görevlisi ile otursam inanın hepsi övgü ile yâd ettiler. Müftü Bey, özellikle ehil olup da referans adına kimsesi olmayan personele yardımcı olmayı çok severmiş. Bu noktada sesi güzel bir müezzini ilçeden il merkezine bir camiye alıyor. Müezzini çağırıyor ‘’Hoca Efendi, sen gençsin oranın imamı yaşlı başlı tecrübeli saygıda kusur etme. Tecrübesinden istifade etmeye çalış. Kazanan sen olursun…’’ diye tavsiye de bulunuyor. Müezzin de bu tavsiyeye riayet etmeye çalışıyor.
Neyse, biz bu makale ile noktalayalım. Yoksa durmadan yeni güzel hatıralar geliyor. Rabbim Ahmet Hoca’ya emeklilik hayatında sağlık, sıhhat afiyetler ve vefalı dostlar nasip eylesin… Çorum’dan saygı ile yâd ediyoruz.
TAVSİYE: 50 yılın birikimi olan, muhtevasında 660 adet farklı nükteli nasihatin yer aldığı Mahirane Söylemler – Susamak - Depremle Yaşamak - Kazalar Geliyorum Demez ve Hayallerin Peşinde-1 kitaplarımı mutlaka okumanızı ve evlatlarınıza okutmanızı samimi olarak tavsiye ediyorum. 536 5681141 No.lu telefondan iletişime geçerek, (tanesi 200 TL) benden imzalı olarak temin edebilirsiniz.