Dyt. Güner ERBAY

Ağustos böceği mi, cırcır böceği mi?

Dyt. Güner ERBAY

Bugünlerde dışarıya çıktığımda bir hengamededir gidiyor. Kulakları tırmalayan bir böcek sesi binadan çıkar çıkmaz beni karşılıyor. Bu sesi senelerdir, yaz aylarında çekirge sesi diye dinlemişimdir. Öyle değilmiş! O ağustos böceğinin sesiymiş. Birkaç gün önce instagramda gezinirken öğrendim. Çekirge sesi diye dinliyorum ama gerçekten çekirge sesi mi acaba diye, merak da ederdim.

Bir kadın durumu güzelce anlatmış. Sesleri de eklemiş videoya, böceklerin resimlerini de. Ağustos böceği gri, kül rengi, masallardakinden daha enli fakat yassımsı ve masallardaki gibi kanatlı bir böcek. Öyle uzun uzun bacakları yok. Ben onu daha ziyade kara sineğin büyüğüne ve renginin açılmışına benzettim. Çıkardığı ses ise hiçte masallarda  söylenen gibi şarkıya benzemiyor. Melodisel bir ses değil o. Daha çok, müzikle uzaktan yakından ilgisi olmayan, parazitsel bir ses gibi. La Fontaine niye bu böceği böyle yazdı acaba? Ağustos böceği deyince; bacakları gövdesiyle birlikte uzun ve ince olan bir böcek gelir aklımıza ve bu böcek her nedense, elinde hep bir keman tutar. Ağustos böceğinin şekli,  daha çok peygamber devesi gibi durur zihnimizde. Değilmiş böyle.

Müzik enstrümanlarından kemanla pek aram yoktur. Bunun sebebi de bir masaldır aslında. Gerçi ona masal demek de doğru değil. O bir hikayedir. Çalgıcı Yanko'nun hikayesi! Hikayede Yanko ağustos böceği benzerliğinde betimleniyor. İnce ve zayıf bir bedeni var aynı masallardaki ağustos böceği gibi. Ruhu da bedeni gibi ince ve hassas Yanko'nun ve bu hassas ruhun bir aşkı var! KEMAN! O kemanlara aşık bir ruh fakat çok fakirler, keman bulması imkansız! Mahallelerinde zengin bir ev var, duvarında da bir keman asılı. Bir gece kimse evde yokken, gizlice giriyor o eve. Duvardan kemanı alıyor. Başlıyor çalmaya. İnce ruhlu Yanko kemanı ince ince inletirken ev sahibi geliyor. Dövüyor Yanko'yu, öldüresiye dövüyor. Yanko'nun aşkına kavuşması bu kadar kısa sürüyor. Kısalığı oranında da acılı! Ölüyor Yanko. Sevmem bu hikayeyi, içimi acıtır hep fakat hayat Yankolarla doludur. Keman sesini fazla içli bularak, keman ağırlıklı müzikten biraz uzak duruyorum fakat çigan müziğine gelince durumum değişiyor. Çigan müziği kemanla yapılan bir müzik olmasına rağmen beni kendine mıknatıs gibi çeker her zaman.

Cırcır böceğine gelirsek; o yaz  gecelerinin efendisi gibidir. Karanlık ve sessizliği melodisiyle dolduran bir sestir. Şarkı söyleyen böcek o'dur aslında. Kara bir böcek o. Benzetmek gerekirse sanki biraz hamam böceği gibi. Uğur böceği gibi yahut yusufcuk gibi değil, güzel değil o. Yusufcuğun güzelliği dillere destan tabi. Bu yüzden kolye olup boyunlara takılıyor. Evet cırcır böceği güzel böceklerden değil fakat sesini aklımıza getirdiğimizde işler değişiyor! Allah ona kimseye vermediğini vermiş! Büyülü bir ses onunkisi. İnsanı mana alemine sürükleyen bir ses! Bu nedenle olsa gerek tasavvuf müziklerinde neyle birlikte kullanımını görebiliyoruz. Biliyor musunuz ki her cırcır böceğinin sesi, her yer için farklıdır. Böyle olduğunu öğrenmeden önce bu durumu fark edebilmiştim. Bir zaman önce kardeşim bizim köyümüzdeki cırcır böceklerinin sesini telefona kaydetmiş, bana dinletti. Karabük'teki evdeydik, köyümüzse Kastamonu'dadır. Ben o sesin köyde kaydedildiğini hissettim. Hissettim mi daha doğru ifade anladım mı daha doğru, onu da bilemedim şimdi. Belki de anladım daha doğrudur çünkü köyün cırcır böceklerine aitti o ses! Sadece köye ait olan böceklerin değil; köye ait olan   böceklerin, köyümüzün atmosferindeki yankısıydı dinlediğim ses. İnsan beyni neleri neleri bizler hiç farkında olmadan ayırt edebiliyor? Sorulsa bunun ayırdını nasıl yaptın diye cevaplayamayız elbette! Cevabını veremeyecek, tarifleyemeyecek ayrıntıları algılıyor beynimiz. Sadece bu bizim köye ait, nasıl biliyorum bilmiyorum diyebilirim. Onun sesi hep huzur verir bizlere. Seslerse zannettiğimizden çok daha önemlidir hayatımızda!

Yazarın Diğer Yazıları