Cafer GÜNAYDIN

Sen

Cafer GÜNAYDIN

Bir Sen vardın, varsın…

Duydum ve sonra da bildim ki, “Bir” ve “Tek” imişsin. Her şey Senin imiş. Kabul ettiğim anda başladı hakikat yolunda bu kulluk yolculuğum. Nefsim sırtımda değil sadece o ve ben, daha doğrusu ben ve ben. İnatla, sabırla yürümeye çalıştım, kendimi bildim bileli… “Kul” olmaya çalıştım Sana… Anlamadan kulluğu. Meğer ne zor imiş bu kulluk, kul olduğumu zannederek yola çıkmak azığım yok iken. “Acıktım, yoruldum, bittim, tükendim” diyemeden yürümek menzile. “Yıllar geçti.” deyip, “bir bakayım ardıma geriye dönemeden ”diye düşünürken nefsimi gördüm, ensemde nefesiyle…

Bu buhranlara sebep nefsimse şayet? Ne bela bir şey imiş. O anda nefis hırkasını çıkarıp çırılçıplak kalmak istedim tıpkı doğduğum gibi. Ama ne onunla ne de onsuz olamayacağını anladım.

Bu ne yaman çelişki? Sanki her şey yolundaymış gibi yürümek aldırmadan, acıkmadan, uyumadan susamadan yürümek… Yardımsız, kılavuzsuz mümkün mü?

Seni arıyorum ya Rabbim!

Yardımını istiyorum. Tarafından razı olunmayı ve razı olmamı istiyorum ama beyhude. Ben yazarım ben okurum… Bilirim elbet beni benden çok daha iyi bildiğini, bana benden çok daha yakın olduğunu… Ama “hissetmem lazım” derim Ya rabbim! Hep “Ben”i önde tutarak, şart koşarak ne mümkün Sen’le olmak? İsterim ki, yalın sevgiyle katıksız, yorulmadan, yüksünmeden yürümek ama adımımı bile atamadım ki bunca sene… Ne olacak, nereye varacak bu yolculuk? Sen’le olmak “Bir” olmak bırakmıyor ki bir şeyler beni. Nurunu istiyorum yanan şu pis yüreğimde. Suçlu “Ben” miyim? Şu soruda bile “Ben”i atıp cevap verebilecek kim? “Kahrında hoş, lütfunda hoş!” demişler. Kahır içindeyken bile sevdiğini, sevildiğini bilmek ne büyük bir lütuf! Var eden, varlığından haberdar eden yine Sen!

Teslim oldum! Zaten olmuşuz. Ama bir işaret kıyıdaki deniz feneri misali… Şu karanlık, fırtınalı gecelerde alabora olmak üzereyken nefisler taşıyan “biz”ler. İsyanlardayım… “Ben”i,  “Biz”i buraya kim getirdi? Nuh’un gemisi misali bizi buraya kim koydu? Kim çıkardı bu fırtınayı? Ne zaman kıyı görünecek?

Sünnetullah tecelli mi ediyor yine? Rüzgarın savurduğu Hak dalından kopup da düşen kurumuş bir yaprak olmuşum… Kuruyup da düşmeden önce hangi ağacın dalında, ovasında, bahçesindeydim acep yerin? Gerçi ne fark eder artık yerlerde bir o yana bir bu yana savururken zaman yeli “Ben”i?

Varlığın haşa! Ne şüphe? Nurundan ancak körler olur bîhaber. Körsem şayet ey Basîr! Gördür”Ben”i! Duymuyorsam şayet işittir “Ben”i ey Semi’… Sevemiyorsam şayet sevdir kendini ey “Vedüd”! Nerdesin sığınayım merhamet limanına ya “Hafız”! Kundaktaki bebeler gibi gülücükler atayım yarınlara…. Bu yol, yol değil… Bu yol “Akabe” yardım et bana ey “Nâsır”! Nuh’un Tevhit gemisine binip, Musa’nın asasından tutaydım da de şirk denizinde Firavun gibi boğulmayayım… Habibinin hırkasını koklayaydım da cehalet çöllerinde kavrulmayayım.

Böyle olmayı böyle yaşamayı ben istemedim ya “Hayye’-Kayyum”!

“Razı değilim!” diyemem ki razı olmayı bilemedim! Razımısın? “Ben”den onu da sezemedim. Şartlar çetin… İmtihana aldın “Ben”i okuma-yazma bilmeden? Ne okudum, ne yazdım? Anlamadan, bilmeden imtihandayım… Sadece hiçbir şey bilmediğimi sana itiraf ediyorum ya “Hafi”… Kapını bulamıyorum ki çalayım açasın diye! Huzuruna geldim, Sana sığındım ya “Mucîb!” “Ben”den, nefsimden ne olur kurtar beni! “ “Ben” demek “Sen”den bir iz “Ben”de… Ama “Sen” varken, “Ben” demek ne haddime? Sadece bilirim haddimi. Sen rahmetine gark et tüm “Ben”liğimi!

Huzurundayım her an lütfunla yardım isterim akabe olan bu kulluk yolunda… Şükretmek, zikretmek isterim… “Sen” ile her şey tam,”Sen”siz hiçbir şey olamaz… “Ben”i “Sen”siz bırakma Allah’ım!

Ya Rabbe’l- Alemîn! “Ol” demeden daha her şey oluvermiştir ilmü kudretin, irade ve merhametinle…

Bırak “Ben”i yolunda toz duman olayım. Ya mukallibe’l-Kulûb! Kalpleri eviren çevirensin asırlar misali… Ne olur kalbimi yoluna sabit eyle! Atma “Ben”i bir kenara… Korkuyorum şaşırmaktan, kendimi unutmaktan, rahmetinden uzak kalmaktan… Razı olduklarından eyle “Ben”i…

Sadece “Ben”i değil, “kulunum” diyen “Biz”leri, “Sen”siz bırakma Allah’ım! Âmin ve’l-Hamdü li’llahi Rabbi’l-âlemin.

Yazarın Diğer Yazıları